Dileğine Dikkat Et: Gerçekleştiğinde Onu Artık İstemeyeceksin
Arzunun Estetik Manifestosu
Bazı hakikatler vardır ki, bir kere fark edildiğinde artık geri dönülemez.
İnsanın arzusu, asla nesnenin kendisine ait değildir. Hep bir boşluğa, bir yokluğa, bir hiçliğe yöneliktir. Ve işte tam da bu yüzden arzularımız, bize ait en hakiki yalanlardır. Çünkü arzuladığımız şeyin kendisi değil, o şeye dair içimizde büyüttüğümüz hayal, fantezi, yanılsamadır.
“İstediğin şey o değildir, onun hayalidir.”
Bunu işittiğinde, sadece kelimeleri değil, kendi içini de kanatır insan. Çünkü bu söz, seni yok eden ama aynı anda seni var eden o sızıyı gösterir. Ulaştığında, neden her şeyin yavanlaştığını, ruhunun neden içini çektiğini anımsarsın.
Arzuların nesnesi, daima eksik olmalıdır. Çünkü tam olan, seni artık çağırmaz. Tam olan, seni hareketsiz kılar. Ölüdür. Eksiklik ise canlıdır, titreşimlidir, kanayan bir yara gibi daima kendini hissettirir. Ve bu yara, senin hakikatin olur.
Jacques Lacan, arzunun yapısını “eksiklik etrafında dönen bir spiral” olarak tanımlar. Her elde ediş, yeni bir eksiklik doğurur. Her dokunuş, bir buhar gibi çözülür ellerinde. İşte insan, bu çözülen anlamlar, yiten hayaller, eksik kalan arzularla yoğrulmuştur.
Tatmin, arzunun mezar taşıdır. Ulaştığın an, artık istemezsin. Bu yüzden en büyük aşk, kavuşamamaktır. En büyük yaratım, cevapsız kalan sorudan doğar. Sanat, bu eksikliği dile getirebildiği ölçüde büyür. Çünkü eksik olan, potansiyel taşıyan tek alandır.
Hiç düşündün mü neden bir şeye ulaştığında değil, yaklaşırken daha canlı hissedersin? Çünkü yaşam, varışta değil; yaklaşılan ama hiçbir zaman ele geçirilemeyen o mesafededir. İnsan, tam da o mesafede yaşar. Tam orada acı çeker, tam orada yücelir.
Hayat bir sonuç değil, sonsuz bir ertelenmedir. Hep “olmak üzere”dir ama asla olmaz. Ve bu bitmeyen oluş hâli, insanın trajedisidir. Aynı zamanda ihtişamıdır.
Sanatçılar bunu bilir. Aşıklar bunu bilir. Ruhunda bir çatlak taşıyan herkes bilir.
Bu yüzden:
Eksik kalmaktan korkma.
Tamlanmamış olmanın dehşetini, bir armağan gibi taşı. Çünkü o dehşet, seni diri kılar.
Ve unutma:
İnsan, sadece eksik kaldığı yerde derinleşir.
Tam olduğunda değil; yarım kaldığında şiir olur.
Ve bazen en büyük bütünlük, en güzel kırılmadır.